Madenleri Altına Dönüştürmenin Yolunu ve Ölümsüzlüğü Bulmak İsterken Hayatımızı Kolaylaştıran İcatlara da İmza Atan ‘Simya’ Tam Olarak Nedir?

Simya, ilk olarak antik çağda yaşayan insanların başka başka metallerden altın parçacıkları üretme hayali için yapılan çalışmalar adı altında çıkmış bir uygulama olarak biliniyor. 

Asıl amaç bu olsa da zamanla simya amacının çok dışına çıkarak; hastalıklara şifa, ölüme çare gibi daha da hayali bir uygulamaya dönüştü. Bu tür vaatler vermesinden dolayı simya, ortaçağ döneminde oldukça yüksek bir popülarite yakalamıştı. Peki, kısmen deneye, kısmen büyüye dayalı simya aslında ne?

Simya nedir? Tanımına bakalım:

Simya, kelime kökeni olarak Arapçadaki (al-Kimiya) kelimesinden geliyor. Bunun İngilizce’ye ‘’Alchemy’’ olarak geçtiği biliniyor. Simya, doğanın ilkel yollarla araştırılmasına, bu araştırmalarda ise çeşitli büyü, sihir ve deneme yanılma yöntemlerini temel alınıyor.

İlk olarak simya, kurşun metalini altın metaline dönüştürme amacıyla ortaya çıkıyor. Sonrasında ise taşlara ve metallere daha ruhani bir gözle bakılıyor. Hatta simya ile uğraşan insanlar, devamında ölümsüzlüğü sağlayan ‘’felsefe taşı’’ hakkında bile bir arayışa girdiler. Bu konudan alt başlıklarda daha detaylı bahsedeceğiz.

Peki simya bir bilim midir, değilse neden?

Simyanın bilim olduğu hakkında oldukça yaygın bir inanış var. Fakat simya asla bir bilim dalı olmadı. Sadece tıp, fizik gibi bilim dallarından yararlandı ve yapılan deneyler asla objektif bir şekilde ele alınamayacağından dolayı simyanın bir bilim dalı olması pek te düşünülemez.

Biraz daha açalım; Simya nedir, neyi amaçlar?

Simya, tıp, fizik gibi birçok bilim dalını bünyesinde barındırıp içerisine büyü sihir kataraktan hem doğayı araştırma hem de ruhani bir felsefe disiplini terimi olarak adlandırılabilir.

Simyacıların çoğunluğuna sözde bilim insanı (pseudo-scientist), kaçık, şarlatan gibi isimler takılması oldukça normal karşılanabilir. Çünkü araştırdıkları şeyler bilimden uzak, olağan dışı şeylerdi. Simyanın amaçları arasında; kurşunu altına çevirme, zehirler üretme, sihirli iksirler üretme gibi ütopik diye nitelendirebileceğimiz birçok unsurun bulunması bu tanımı onaylar nitelikte.

3 temel amacı vardı: Simyanın çalışma alanları nelerdir?

  • Ölümsüzlük iksirini yaratmak.
  • Ölen bir kişiyi hayata döndürmek.
  • Değersiz metallerin altına dönüştürülmesi. 

Simyanın aslında 3 temel amacı olmasına rağmen amacı dışında her şeye, neredeyse günümüzde kullandığımız çoğu üründe katkıları vardır. Evet simyanın temel amaçları, ortak çalışmaları özünde bu 3 temel amacı gerçekleştirmekti. Fakat simyacılar; mürekkep, cam, kezzap, şap, ipek, barut, seramik gibi birçok maddeyi buldu. Amaçları dışında her şeyi insanlığa kazandırdılar dersek yanlış olmaz.

Tarihteki en önemli simyacılar kimlerdir?

  • İbn-i Sina (Avicenna)
  • Aristoteles
  • Thales
  • Anaximenes
  • Ebu Bekir El Razi

Simyacıların çoğuna şarlatan diyebiliriz ancak aralarında gerçekten simyayı kullanarak ilaçlar üreten İbn-i Sina gibi ‘modern tıbbın babası’ diyebileceğimiz kişiler, en büyük düşünürlerden Aristo gibi düşünürler de bulunuyor. Hadi bu önemli kişilerin simya kullanarak yaptığı çalışmalara göz atalım.

Modern tıbbın babası İbn-i Sina’nın simya alanındaki çalışmaları:

İbn-i Sina, batı ismiyle (Avicenna) dediğimizde aklımıza ilk türlü türlü ilaçlar ve tıp alanındaki çalışmalarının gelmesi oldukça normal karşılanabilir. İbn-i Sina herkes tarafından tıbbın babası olarak kabul ediliyor. Ancak çalışmaları sadece TIP bilimi ile sınırlı değildi.

İbn-i Sina’nın birçok bitkiyi kullanarak ilaçlar yaptığı, düzgün dozlarda karışımlar hazırladığı biliniyor. Bunun yanı sıra birçok kimyasalı keşfeden İbn-i Sina, astronomi, kimya, fizik ve felsefe gibi birçok bilim dalıyla da uğraşmıştır.

Felsefenin temelini atan Aristo ve simya:

Düşünce ve fikirleriyle hâlâ günümüzde felsefenin en büyük düşünürlerinden biri olan Aristoteles, düşünce yapısıyla simyanın savunduğu şeye aslında oldukça yakın. Simya, dünyanın hatta evrenin 4 elementten oluştuğunu öne sürüyor. Aristo ise maddenin atomdan, Dünya’nın toprak, hava, su ve ateşten oluştuğunu düşünüyor.

Thales ve Simya:

Thales, aslında bir matematikçi olsa da felsefe ve simya ile ilgili çalışmaları da olmuştur. Bu simya çalışmalarında maddenin asıl maddesinin su olduğunu düşünüyor ve her şeyin temelinde su olduğunu savunuyor. Thales, o dönemde simyacıların bilmediği, şu an herkesin bildiği bir şey kattı simyaya. Bu suyun, katı, sıvı ve gaz olarak 3 farklı halinin olduğuydu.

Thales’e karşıt düşüncesiyle: Anaximenes

Anaximenes’de aslında bir doğa filozofu ve düşünür olarak biliniyor. Öte yandan düşünce olarak Thales ile zıt düşüyorlar. Bunun sebebi ise ana madde olarak sıvıyı değil, havayı daha baskın olarak görüyor.

Yaşam için havanın sudan daha değerli olduğunu düşünüyor. Çevrede havanın sudan daha fazla alan kaplaması da Anaximenes’in böyle düşünmesini sağlayan unsurlardan.

Ebu Bekir El Razi ve eczacılık:

Babası eczacı olan Ebu Bekir El Razi, babası vefat ettikten sonra da eczacılık işini devam ettiriyor. Ebu Bekir son derece önemli bir bilim adamı olarak kabul ediliyor. Farklı alanlarda 200’den fazla kitabı olan Ebu Bekir, aynı zamanda alkol ve gaz yağını bulmasıyla da biliniyor.

En önemli keşiflerinden biri kızamık ile çiçek hastalığının farklı birer hastalık olduğunu öne sürmesi olarak biliniyor. Ayrıca simyanın şarlatan kısmına, değersiz metallerin altına dönüştürme hayalinden vazgeçmeleri adına birçok söylemde bulunuyor, böyle bir şeyin mümkün olamayacağını savunuyor.

Simyanın temel amaçlarının aşırı saçma ve bilimden uzak olduğunu biliyoruz. Ancak dolaylı yollardan da olsa simyanın bilime olan katkısını görmezden gelemeyiz. Modern tıpta bile antik çağlarda kullanılan bazı ilaçların etkilerini gözlemleyebiliyoruz. Ancak ölümsüzlük veya değersiz metali altına dönüştürme çabaları tamamen bir hayalden ibaret ve böyle bir şeyin olamayacağı biliniyor.

Kaynaklar: Live Science, Warbletoncouncil

Yorum yapın