Bunlar Şeytana Pabucunu Aykırı Giydirir: Apple’ın Vergiden Kaçınmak İçin Uyguladığı Tartışmalı Taktik

Vergiler hayatlarımızın değişmez bir gerçeği. Fakat belirli bir gelirin üzerinde olan kişiler için vergilerden bile fırsat yaratmak söz konusu olabiliyor. Vergi kaçırmakla vergiden kaçınmak arasında bir transfer fiyatlaması yöntemi olan Çifte İrlanda, Sandviç Hollanda yöntemi de bunlardan biri.

Bu yöntem, vergi yükünü azaltmak amacıyla kullanılan bir vergi planlaması stratejisi. Bu stratejiyle milyonlarca dolarlık vergi avantajı elde etmek mümkün oluyor.

Bu yöntemin ilk olarak Apple’ın muhasebecileri tarafından geliştirildiği biliniyor.

Boşuna demiyoruz büyük markalar şeytana pabucunu ters giydirir diye. Şirkete vergi avantajı sağlamayı amaçlayan bu yöntem, 80’li yıllarda geliştiriliyor.

İlk olarak Apple tarafından geliştirildiği bilinen bu yöntem; Google, Microsoft ve Amazon gibi teknoloji şirketleri tarafından da kullanılıyor.

Apple, bu tekniği kullanmak için toplamda üç şirkete ihtiyaç duyuyor.

  1. Patent sahibi olan birinci İrlanda şirketi
  2. Bir vergi cennetine kayıtlı olan ikinci İrlanda şirketi
  3. Hollanda şirketi

İrlanda ve Hollanda’nın tercih edilmesinin temel sebebi ise vergi ve ticaret yasaları konusunda Amerika’ya kıyasla oldukça büyük avantajlar sağlamaları.

İlk olarak Amerika satışlarından elde edilen gelir, birinci İrlanda şirketine aktarılıyor.

Birinci İrlanda şirketi, Apple’a ait fikri mülkiyet haklarını elinde tuttuğundan dolayı, Amerika’da yapılan satışlar için İrlanda şirketine büyük oranlarda telif hakkı ödemesi yapıyor.

Bu ödeme öyle büyük bir oranda yapılıyor ki Amerika’daki şirket neredeyse hiç kâr elde etmiyor. Bu şekilde Apple elde ettiği kârı İrlanda’ya aktarmış oluyor.

Bunun sebebiyse Amerika’da %35 olan vergi yerine İrlanda’da %12.5 olan vergiyi ödeyerek vergi avantajı sağlamak.

Tamam, parayı Amerika’dan İrlanda’ya gönderdik; peki ya sonra?

İrlanda yasalarına göre şirketin yöneticisinin başka bir ülkede yaşaması durumunda kâr, yöneticinin yaşamakta olduğu o ülkeye aktarılabiliyor.

Ayrıca yine İrlanda yasalarına göre İrlanda’da kayıtlı olan şirketlerin yerleşik olarak ülkede bulunması zorunlu tutulmuyor.

Bu bilgiler ışığında vergiden kaçınmanın gerçek büyüsü kendini gösteriyor ve ikinci aşamaya geçiyoruz.

İşte bu aşamada sahneye ikinci İrlanda şirketi çıkıyor.

Vergi cenneti dediğimiz ülkeler, şirketlerden ya hiç ya da çok az vergi talep ettiklerinden büyük şirketlere vergi avantajı sağlıyorlar.

Yukarıda bahsetmiş olduğumuz İrlanda yasaları sayesinde şirket kârını vergi cenneti ülkelerdeki ikinci şirket olan yan kuruluşa aktarıyor.

Bu ülkelerden yönetilen ikinci İrlanda şirketi, vergi cenneti olan ülkenin vergi dilimine tabi tutulduğundan neredeyse hiç vergi ödemiyor.

Yani ikinci şirket, Amerika yasalarına göre İrlanda şirketi olarak görülse de; İrlanda yasalarına göre ise vergi cenneti ülkeye ait bir şirket olarak görüldüğünden bu durumun meyvesini Apple yiyor diyebiliriz.

İkinci İrlanda şirketine aktarılan para, üçüncü şirket olan Hollanda şirketine gönderiliyor.

Avrupa Birliği üyesi olan şirketler arasındaki para transferlerine yönelik bir vergi olmaması sebebiyle Hollanda ve İrlanda şirketleri arasındaki bu para aktarımı da vergiye tabi tutulmuyor.

Bu sebeple Amerika dışındaki satışlardan elde edilen gelirler ikinci şirket üzerinden üçüncü şirket olan Hollanda şirketine aktarılıyor.

Hollanda’daki üçüncü şirket, bir aracı olarak işliyor ve kendisine aktarılan parayı patent sahibi olan birinci İrlanda şirketine vergiden muaf bir şekilde gönderiyor.

Sonrasında söz konusu para ilk şirket üzerinden tekrardan vergi cenneti ülkeye kayıtlı ikinci İrlanda şirketine gönderiliyor ve sonuç olarak Apple vergisiz bir biçimde elde ettiği kârı elinde tutmayı başarıyor.

Kaynak: Researchgate

Yorum yapın