Otomotiv sektörünün 132 yıllık tarihi, birçok skandala ev sahipliği yaptı. Üreticiler, kimi zaman prestijlerini korumak adına bu skandallardan sıyrılmaya çalıştılar.
Sektörün en bilinen firmalarından ABD’li üretici Ford’un tarihindeki kara leke ise 180 kişinin ölümüne sebep olan Ford Pinto modeliydi.
Her şey Ford’da 1960’ların sonunda yönetici olan Lee Iacoca’nın, ekibine düşük maliyetli bir araba üretme görevini vermesiyle başladı.
Iacoca’nın belirlediği maliyet hedefi 2.000 doların altındaydı. Iacoca, ekibine arabayı anlatırken “Küçük, hafif, hızlı ve ucuz bir araç” ifadelerini kullanmıştı.
Mühendislerden oluşan ekip hemen çalışmalara başladı. Tasarım ve üretim sürecinin de hızlı olması emrini veren Iacoca, aracın 1971’de yollarda olmasını istiyordu.
Hatalar tasarım süresini neredeyse yarıya indirmekle başladı:
O dönemde Ford’un bir otomobilin tasarımı ve üretimi için ortalama harcadığı süre 43 ay iken, yeni tasarlanan araç için sadece 24 ay ayrılmıştı. Üretim süreci boyunca kullanılacak iş gücünün maliyetini azaltmak için yapılan takvim baskısı, belki $2.000 hedefi için olumlu bir adımdı, fakat can güvenliğini hiçe sayacak hatalar zincirinin de ilk halkasıydı.
$2.000 hedefini tutturmak için yapılan bir diğer kısıtlama da tasarım üzerineydi. Amaç, tasarımı yapacak mühendislerin kısa sürede işlerini tamamlaması ve onlara az maaş ödenmesiydi. Mühendislik tasarımından ziyade stile önem verilmesi talimatı verilen tasarım ekibi, verilen emri uyguladı ve mühendislik çalışmalarını geri plana attı. Güvenlik gereksinimlerinin göz ardı edilmesine yol açan bu hata, zincirin bir diğer halkasıydı.
Yapılan tasarımda güvenliğin geri plana atılması, benzin deposunun araçta doğru konumlandırılması için hiçbir kriterin göz önüne alınmamasına neden olmuştu. Aracın arka bölümündeki aksın yanına yerleştirilen benzin deposu, adeta patlamaya hazır bir bomba gibiydi. Ford fabrikasında yapılan testlerde, arka akstaki dişlilerin benzin deposunu delebileceği ortaya çıktı.
Tehlike çanları çaldı, ancak duyan olmadı:
Ford’un dişli sorununu çözmek için önünde iki yol vardı. İlki, aracın tasarımında değişikliğe gidip benzin deposunun yerini değiştirmekti ve bu değişiklik, araç başına maliyeti 11 dolar arttıracaktı. Diğer bir yol da benzin deposunu, kauçuk ile kaplayarak delinme riskini ortadan kaldırmaktı ve bu da bir maliyet demekti.
Ford, bu iki yolu da tercih etmeyerek o skandal karara imza attı. Hükümetin mevcut güvenlik gereksinimleri karşılandığı için benzin deposundaki risk bilinmesine rağmen, herhangi bir tasarım değişikliğine gidilmeden, Ford Pinto bu hatalarla seri üretime alındı.
Araç yollara çıktıktan sonra ise yaşanması istenmeyen şey yaşandı, toplamda 180 kişi Ford Pinto’nun benzin deposundan çıkan yangın ile hayatını kaybetti. Ford’un bu noktadan sonra takındığı tavır da oldukça ilginçti. Ölenlerin yakınları, haklı olarak Ford’a dava açmışlardı. Ford’un yetkilileri, mahkemede yaptıkları savunmada maliyetteki 11 dolarlık azalmanın halkın yararına olduğunu savundular.
Her şeye rağmen daha fazla kazanç:
180 kişinin hayatını kaybettiği, yine 180 kişinin yaralandığı, 2100 aracın yanarak kullanılamaz hale geldiği kazalar sonucunda bir kâr ve maliyet analizi yapıldı. Ölen kişilerin ailelerine 200.000’er dolar, yaralı kişilere 67.000’er dolar tazminat ödemeleri, 2100 aracın müşterilerine yeni otomobiller… Ford Pinto’nun olaylar sonucundaki toplam maliyeti 49.53 milyon doları buldu.
Tuhaf olan, üretim esnasında araç başına düşürülen 11 dolarlık tasarım değişikliği maliyetinden “tasarruf” etmek, yaşanan her şeye rağmen şirketin kâr etmesini sağladı. Ford Pinto, her şeye rağmen üreticisine 137.5 milyon dolar kazandırdı.