Alt çenenin anormal düzeyde öne doğru çıkık olması durumundan muzdarip Habsburg Hanedanı’nın bu hale gelmesindeki etken ise soy içi üreme. Pek çok kraliyet ailesi gibi Habsburglar da güçlerini pekiştirmek için genellikleyakın akrabalarıyla stratejik evlilikler yapmıştı.
National Geographic’ten Ed Yong’a göre, belirli bir kraliyet ailesinin ilgili genlerinin kabaca yüzde 9’u aynı atadan gelmekte. Tıbbi adı patolojik mandibular prognatizm olan Habsburg Çenesi, Hanedan üyelerinin “büyülü” olarak anılmasına sebebiyet verecek kadar asimetrik bir hale gelmeye devam etmişti.
Habsburg Hanedanı’nın aile üyeleri ciddi düzeyde uzun bir çeneye sahipti. Ancak yapmış oldukları akraba evlilikleri sadece çene yapılarını bozmakla kalmamıştı.
Habsburg hükümdarlığının genlerinde akraba evliliği ile meydana gelen ve nesilden nesile ilerleyen anormallikler vardı. Bunlardan en yaygın olanı alt çene prognatizmi yani bir diğer adıyla Habsburg çenesiydi. Keskin çıkıntılı çeneler, kalın alt dudaklar, dışa dönük göz kapakları, alışılmadık şekildeki kafalar, şekilsiz ve uzun burunlar o zamanlarda bir kişiyi Habsburg olarak tanımlamak için yeterliydi.
Çıkık çeneleri o kadar belirgindi ki, dönemin pohpohlayıcı portre sanatçıları bile Habsburg Hanedanı’nın bu asimetrik çenelerini ve burunlarını törpülemekte başarısız olmuştu. Bu asimetrik çene anatomisi, hanedanın bazı üyelerinin düzgün yemek yemesine ve düzgün konuşmasına bile engel teşkil ediyordu.
Ayrıca Habsburg çenesinin de dahil olduğu bazı genetik mutasyonların derlemesini çıkardığımız liste içeriğimize bakabilirsiniz:
Habsburg Hanedanı’nın İspanya’ya yayılmasından sonra işler ciddiye bindi. Hanedanı güçlendirmek isteyen ailedeki 11 evlilikten 2‘si akraba evliliğiydi.
Yüzyıllar boyunca Habsburglar, Avrupa’nın en önde gelen kraliyet hanedanlarından biriydi. 13. yüzyıldan itibaren Almanya kralları ve 14. yüzyılın ortalarından itibaren Avusturya arşidükleri olarak hüküm sürdüler. 15. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar Kutsal Roma İmparatorluğu’nun tahtına oturdular.
Habsburg ailesi; Avusturya, Almanya ve sonunda Kutsal Roma İmparatorluğu’nun hükümdarları olarak iktidara gelirken 1496’da Kastilyalı Joanna ile evlenen I. Philip, Habsburg ailesinin etkisini İspanya’ya yaymayı başardı.
İspanya sınırlarındaki hanedanlığını büyütmek isteyen İspanyol Habsburg ailesinin ise 1516’dan 1700’e kadar yaptığı on bir evlilikten sadece ikisi ensest değildi. Halihazırda anormal bir görünüşe sahip olan Habsburgların gittikçe küçülen gen havuzu, durumu daha katlanılamaz bir hale sürüklemeye başlamıştı. İspanyol Habsburg ailesinin son üyesi II. Charles’ın görünümü o kadar anormaldi ki yüzü neredeyse bir karikatür karakterini andırıyordu.
II. Charles’ın çenesi o kadar uzundu ki, halk arasında “büyülü” olarak anılıyordu. Hatta rahipler, II. Charles’ın içinde şeytan olduğuna inanmaktaydı.
II. Charles’ın annesi ve babası aslında yeğen ve amcaydı. Fiziksel bozukluğu, yaşadığı dönemin batıl inançlarıyla ele alındığı için İspanyolca “El Hechizado” yani “Büyülenmiş” olarak yaftalanıyordu. Doktorlar defalarca II. Charles’ı düzeltmek için girişimde bulunsa da başarısız sonuçlanmıştı. Bir yandan rahipler, II. Charles’ın içinde olduğuna inanılan kötü ruhları çıkarmaya uğraşıyordu.
II. Charles’ın ölümünden dört yıl önce, İngiliz elçisi Alexander Stanhope, Dük’e yazdığı bir mektupta kralın Habsburg özelliklerini tanıttı. II. Charles’ı ise şu cümle ile anlattı: “Midesi aç ve yediği her şeyi bütün olarak yutuyor, çünkü alt çenesi o kadar dışarıda ki iki sıra dişi birleşemiyor bile.”
Akraba evliliğinin sonucunda meydana gelen fiziksel rahatsızlıklar, II. Charles’ın ölümüne sebep oldu. Sağlıklı genlere sahip olmayan kral, çocuk sahibi olmakta başarısızdı.
II. Charles’ın eşi Catherine üç kez hamile kalsa da hepsi düşükle sonuçlandı. Ancak aralarındaki aşk, II. Charles’ı boşanmaktan vazgeçirecek kadar yoğundu. Başka bir kadınla evlenmeyi reddeden kral, çocuğu olamadan ölümcül rahatsızlıklarla yüzleşmek zorunda kaldı.
Ödem ile dolu bir beyin ve kanla dolu akciğerler dahil birçok sıkıntısı olan II. Charles’ın bedeni daha fazla dayanamadı. Birkaç gün yataktan çıkamayan kral, 39 yaşında, tahminler üzerine yaşadığı zamana ait doktorların iyileştiremeyeceği birtakım hastalıklar yüzünden hayatını kaybetti.
Habsburgların önemsedikleri soy içi üreme stratejisi nihayetinde sonlarını getirdi. Yapılan akraba evlilikleri Habsburg çocuklarının hayatta kalma şansını gittikçe azaltıyordu. II. Charles’ın resesif genleri ise bardağı taşıran son damla olmuş ve bir mirasçı bırakamaması hanedanlığın yok olmasına neden olmuştu.