“Hendek otobüs kazası” olarak bilinen kazada, 40’ın üzerinde insan bulunuyordu ve bunların büyük bir kısmı dehşet verici bir şekilde ölürken diğerleri hayatları boyunca onlarla kalacak yaraların ve travmaların sahibi olmuştu.
Hazırsanız, talihsizliklerin üst üste gelerek tüyler ürpertici bir manzaraya sebep olduğu Hendek otobüs kazasının detaylarına daha yakından bakalım.
11 Ağustos 1965 günü, sıradan bir otobüs seyahatine çıktıkları düşüncesiyle yolculuk yapan talihsiz insanlar, başlarına gelecek korkunç olaylardan habersizdi.
İstanbul’dan çıkıp Ankara’ya varması planlanan Civan Turizm otobüsü, D-100 karayolu üzerinden seferini yapıyordu. Şoför Özdemir Süer, Kargalıhanbaba köyü civarlarında yol kenarında bekleyen bir kamyona arkadan çarptı. Fakat bu kamyon, sıradan bir kamyon değildi. Nitrik asit, yani kezzap taşıyordu.
Kaza sonucunda yolcu otobüsü hasar alırken kamyon, yolun bir tarafına yuvarlandı ve o da hasar aldı. Kamyondan dökülen nitrik asit, çevreye yayıldı. Otobüsün içine yayılan dumanla paniğe kapılan yolcular, aracın yandığını düşündü ve korkuyla kendilerini dışarı attı.
Buradan sonra her şey, çok daha dehşet verici bir seviyeye atladı.
Telaş içinde dışarı fırlayan yolcuların ayakları, yere dökülmüş olan kezzaptan yandı. Çareyi, az ileride gördükleri su birikintisinde buldular fakat bu çok daha kötü bir karardı. Nitrik asit, su birikintisine de çoktan dökülmüştü. Kısacası girdikleri yer, adeta bir kezzap çukuruydu.
Birikintiye giren 18 kişi, oracıkta eriyerek öldü. Geri kalan 7 yolcu, yaralanmaları nedeniyle hastanede can verirken 17 kişi de ağır yaralandı. Kamyonun şoförü Mustafa Filik de ağır yaralanıp hastanede can verenler arasındaydı. Yolcu otobüsünün sürücüsü ise yaralı bir şekilde hayatta kaldı.
Korkunç kazada can verenlerin bedenleri tanınmıyordu bile.
Asitli su sonucunda eriyip tamamen tanınmaz hâle gelen yolcuların cenazeleri, kaza yerinin yaklaşık 10 metre ötesindeki bir çukura gömüldü.
Çukuru ise kazanın gerçekleştiği yer olan Sakarya-Hendek yerlisi köylüler açmıştı. Köyün imamı tarafından cenazeleri yapıldı ve çukurun bulunduğu yere, “trafik şehitliği” adında bir anıt mezar yaptırıldı.